Cengiz Yürek
Özelleştirme öncesi, kamu arazilerinde yapılan 6 imar planı değişikliği ile gündeme oturan İstanbul, İzmir ve Ankara şehirlerindeki son gelişmeler, ülke gündemini sarsmaya devam ediyor. Bu değişikliklerin amacı, kamu arazilerini özelleştirerek dışarıya açmak ve daha çok para kazanmaktır.
İstanbul'da, Sarıyer ilçesinde 2 imar planı değişikliği yapıldı. Bunlardan biri, Kilyos'ta ormanlık alanın konut alanına dönüştürülmesi, diğeri ise Bahçeköy'deki 17 hektarlık alanın ticaret alanı olarak belirlenmesi. Bu plan değişiklikleri, doğal alanları yok etme ve bölgedeki yoksul yerleşim yerlerinin yok edilmesi eleştirilerine maruz kaldı.
İzmir'de de Bornova ve Menemen ilçelerinde imar planı değişiklikleri yapıldı. Bornova ilçesinde, Bostanlı Körfez Havzası'nın imar planı değiştirilerek, turizm alanına çevrilmesi planlanmaktadır. Menemen ilçesinde ise, organize sanayi bölgesi ve ticaret merkezi için 500 hektarlık bir alan belirlenmiştir. Bu plan değişiklikleri, yerel halk tarafından da büyük tepki çekmiştir.
Ankara'da ise Akyurt ilçesinde sahil bandındaki arazilerin otel ve tatil köyü olarak kullanılması için imar planı değişikliği yapıldı. Bu değişiklikler ile birlikte, bölgedeki doğal ve kültürel çevrenin tahrip edilmesi kaçınılmaz olacak.
Bu imar planı değişiklikleri, sadece doğal alanların tahrip edilmesi ve yoksul kesimlerin yok edilmesi değil, aynı zamanda ciddi su, çevre ve trafik problemleri de yaratmaktadır. İmar planı değişikliği ile birlikte, kamu arazilerinin özelleştirilmesi için yapılan bu planlar eleştiri konusu haline gelmiştir.
Sonuç olarak, özelleştirme öncesi kamu arazilerinde yapılan imar planı değişiklikleri, ülkemizde birçok kesimde tepki uyandırmıştır. Bu planların uygulanması, doğal alanların tahrip edilmesi ve yerel halkın tahliyesi gibi yan etkileri de beraberinde getirecektir. Kamu arazilerinin özelleştirilmesinde öncelik, doğal ve tarihi değerlerin korunması ve kamusal yarara hizmet etmek olmalıdır.
